13 Eylül 2011 Salı

Masallara inanır mısın?


Masallar, hikayeler, efsaneler ve mutlu sonlar..

Sıra sona geldiğinde; küsler barışır, sevenler kavuşur, hastalar iyileşir, güneş doğar yine yine yeniden.. Birde tabii unutmadan, fakirler zenginleşir. Ve biz o kaçınılmaz ayrımın, ne olduğunun değil ne olması gerektiğinin altını bir kez daha çizeriz..

En son ne zaman bir balon aldın? Ne zaman uçurdun gökyüzüne? Ben hatırlamıyorum..

Rengarenk bir an da hatırlamıyorum. Ya siyahlar ya beyazlar var uzun zamandır. Ya beyaz gözümü alıyor, hiçbir şey göremiyorum, sadece hissediyorum; ya her yer kararıyor, bitsin diye içimden saymaya başlıyorum. 

Küçükken babannem hep aynı masalı anlatırdı. İki kardeş, anneleri babaları olmadan evlerini bekleyip, yemek hazırlıyorlardı. Ama denize girmek için uzaklaştıklarında ikisi de boğulma tehlikesi atlatıp, evlerine döndüklerinde hırsızların yemeklerini çalmış olduğunu farkediyorlardı. Kısacası, bazı insanların başına her türlü kötü olay gelebilir, ama önemli olan her şey sona erdiğinde, mutlu ve yanyana olmak..  

Biz insanlar bazen hayatı masallara, hikayelere; bazen de masalları hayata benzetmeye çalışırız. Daha doğrusu mutlu son hangisindeyse ona inanmak isteriz. Umutsuzca hep bir mutlu son olduğunu düşünerek..

Çıkmazlar kafi, yalnızlık baki..

Bir balon almak ve bir dilek tutmak istiyorum. Rengi canlı olsun. Üstünde de tüm sevdiklerim, sağlık, başarı ve huzur olsun. Mutlu olmak mı, ben mutluluğun resmini çizmekten dahi bahsetmiyorum..

Masallara inanmayacak kadar gerçekçi bir hayatı yaşıyorum. Hep sınandığım, hep dayandığım. Bana inandığın bir masalı anlatır mısın, sonu mutlu olsun rica ediyorum. Ama ben de inanayım, zor inanırım ben. Zor yaşarım..




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder