15 Aralık 2011 Perşembe

Yurdum İnsanı Bir De Benim Halim..

Toplu iğne ağırlığı kadar hafif, huzurlu bir uyku uyumuşum. Bunda dün zor bir gün geçirmemin, canım arkadaşımın bana "sen hep yalnız olmayı seçtin" ama demesinin, benim de artık o kadar da yalnız olmasam diye hıçkırıklarımın etkisi limit sonsuza giderken. Velasılı gündüz bu kadar yüzleşme, kırgınlık, sessizlik ve bir dolu hayal kırıklığını yaşayınca, gecesi bu kadar hafif oluyor, siz de rüyalarınız da kararlarınız da hafifliyor. 

Rüyamda bir arkadaşım ile beraber, ama kendisini henüz tanımıyorum, arabayla ormanın içindeydik. Kanal bölgesi, ağaçlar, eski binalar, dini mekanlar, sağa sola baka baka sanırım bir rehber de vardı dolanıyoruz. Üzerimde strablez yere kadar bir elbise var. Bir anda beyaz bir bina gördüm, biraz yukarıda kalıyordu, füme sanki taştan gibi görülen bir kapısı vardı. Kubbesi iri gri taşlardan yapılı olup, bütün ışığı emmiş, beyaz bina tepeden tırnağa sararmıştı. O an ne kadar fotoğrafını çekmeyi istediğimi anlatamam. Sanırım bu bir süredir ben ona vakit ayırmadığım için bana bir ihtardı. Aksi gibi makinemde yanımda yoktu. Ben bu anlattığım kareyi resmen gözümle çektim. 

Bu akşam kamera başında olacağım, şu an saatleri sayıyorum, çabuk çabuk geçsin. Ama önce madem neşeli keyifli bir sabahtayız (bu bir süredir yazıların çok melankolik diyenlere gelsin) biraz yurdum insanlarına gülebiliriz. Buyurun efendim, gezilerden akılda kalan abuk tabelaları sizin için serpiştiriyorum. Nedir bu milletin çocuklar ile olan derdi acaba? (Resimler Eskişehir'den) İngilizce yazım hatalı tabelaları klişe buldum, açıkcası bu sabah onlara gülmedim, o yüzden siz oturun bir "residınz" yazmayı deneyin.


Günaydın, bugün güzel bir gün. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder