Öncelikle söylemeliyim ki, ailesi doğudan batıya göç etmiş bir kız olarak, benim için ne Kürt ne Kürtçe okuduğunuz ya da dinlediğiniz manaların yakınından bile geçmiyor. Ben babamı en çok Kürtçe bir türkü çaldığında özlerim, bizim için bir ölçüde duyguların saflığıdır, bir kaçımız anlar, bir çoğumuz sadece ezgiye eşlik eder. O yüzden lütfen kusura bakmayın asla altını çize çize Kürt demeyeceğim. Her zaman insan demeyi tercih edeceğim.
Twitter'da Bedri Baykam ile karşılaşmak ve takip etmek hatasında bulunup, kısa sürede vazgeçtim. Ortaya atılan her iddia, Türkiye'de her zaman olduğu gibi, siz Atatürk'e ne diyorsunuz yaygarasına dönüşmüş, biz yine ne konuştuğumuzu unutmuşuz. Efendim Cumhuriyeti kurmak kolay mıydı da siz nasıl konuşursunuz. Dönüp kurduğumuz Cumhuriyete bir bakar mısınız? Ermeni soykırımı, Maraş Katliamı, Dersim İsyanı, 1955 İstanbul olayları ve benim aklıma gelmeyen daha nicesi. Efendim hangi birinden başlayıp özür dileyelim biz?Hangi asla ortaya çıkarmaya cesaret edemeyeceğimiz belgelerden kaçalım, saklanalım.
Affınıza sığınarak bir soru daha soracağım. Tahir Canan'ın hikayesini umarım okumuşsunuzdur. Bu ülkede düşünce suçu her zaman en kıdemli suç olacaktır. Bir dönemin etiketlenmiş insanları. Biz onları bir nesil tanıyamadık bile. Neden yanlış olduklarını bile soramadık. Abdullah Öcalan'ın idam yasağı sebebiyle hala her gün konuşulduğu, anlaşma mercisi olarak görüldüğü bu düzende, Tahir Canan neden yıllardır dört duvar arasında, biri bunun cevabını vermeli. Birinin ağzından çıkan bir kelimeyle bu ülkenin çocukları ölüyorsa, bırakın düşünce suçlularını özgür.
Sabrınıza teşekkür ederim.
Vakti olanlar için Cayan Demirel tarafından yapılan 38 Dersim Belgeseli'nin bir parçasını paylaşacağım. Hükümet ile muhalefet arasında yeni bir koz olan bu acı gerçeği bugünlerde tartışırken, tarihi ucuz siyaset malzemesi yapmayalım. Hele de katliam gibi bir gerçekten bahsediyorsak. Partizanlıkların artık zamanı değil. Geçmişi geçmiş gibi konuşmak, şartları göz önüne almak için eğer doğru bir zamansa, lütfen her noktada dürüst olalım, önce kendimize.
"Uygarlaş(tır)maya çalışırken biz öldürmüşüz efendim."
"Uygarlaş(tır)maya çalışırken biz öldürmüşüz efendim."