20 Şubat 2012 Pazartesi

Zaman sabırlı bir yetişkin..Ben telaşlı çocuk..

Aslında gözlerimden uyku akıyor. Beynimi patlatacak kadar sesli şarkılar bile gözlerimi açık tutamıyor. Saatlerdir içim uyuyor. Genelde kendimi belli seviyeye uyuşturarak, ya da stabil tutarak bir günü bitirebilirim. Ama bugün o kadar çok şey hissettim ki, yorgunum.

Hani çocukluğun bittiği anlar vardır, tüm şımarıklıkların, ben istememlerin, bencilce isteklerin, sorumsuzlukların, daha bugün kapıdan çıkarken gözlerim doluydu. Hatta birine dedim, omuzlarımda biri oturuyor gibi hissediyorum. Sanki yıllardır, başucumda biri masal okuyordu ve ben uyuyordum, ama şimdi masal bitti, ve ben kocaman bir kız olarak uyandım. Sadece ne yapacağımı bilmiyorum, nasıl konuşmalıyım, oturup, kalkmalıyım? Sabahtan beri boğazım düğümleniyor, o yokuşu inerken, taksiden bir sürü arkadaşımı gördüm, akvaryumun içinde bir balık olup, onu izleyenleri onun gördüğü gibi baktım onlara. Biliyorum anlaması zor. Buna büyümek diyorlar, dümeni eline almak, kendin için kendin düşünmek, riskleri üstlenmek, cezayı da ödülü de kendin hak etmek. Kilitlendim. Yıllar sonra perdeyi açmak ve dışarıda sen görmeden dikilmiş binalar, artık yeşil olan bulutlar görmek gibi. Eskiye mi şu ana mı daha yabancıyım bilmiyorum. Bu aralar öyle bir travmam var, geçmişe çok hızlı yabancılaşıyorum, hiç yaşanmamış, hiç dokunulmamış gibi. Çok hızlı kaçıyorum, yaşıyorum, hızlı düşünüyorum. Eskiden olsa takacağım şeyler bile bende televizyonda reklam etkisi yaratıyor. Ya kanalı değiştir, ya da şuursuzca bak ve unut. Reklam bu değil mi? Bana herhangi biriniz sakın reklam şudur demeyin, muhtemelen sizden daha çok biliyorum hakkında, sadece neyi nasıl algıladığın o kadar anlık ki, bırakın şu an öyle bir tanım yapıyım. 

Kendi dilinde konuşmak diye bir şey vardır. Hiç yaşıyor musunuz? Biz karşımızdaki insanın bizi anlamasını sağlayacak kelimeleri kullanır, ona uygun cümleler kurarız. Son yıllarımı ne kadar derdimi anlatamayarak geçirdiğimi anlatamam. Ben en son onun için uydurduğum dili unuttum. Dil nankördür, bir bakmışsın doğru kelimeleri hatırlayamıyorsun. Hatırlamadığımı fark ettiğimde biz birbirimizi artık pek de istemiyorduk. 

Omzumdaki minik dev sürekli mırıldanıyor, büyü artık küçük kız diyor. Yanımda bir ufaklık var, saçlarımla oynuyor şu an, benden 20 santim uzun, 9 yaş küçük, ama benden çok büyük. Hatta şu an 8 diye düzeltiyor, senin boyun yeter ufaklık. Kendisi uzun zamandır bana göz kulak olmakla sorumlu, birde yetmezmiş gibi 4 ay sonra diplomalı bir deliye bakmak zorunda kalacak. Bu deli ne yazıyor bakışlarını şu an omzumdan hissedebiliyorum ve gülümseme sesi, bir nefes. En son anneme keşke ben büyük çocuk olsaydım o zaman ablama daha iyi bakabilirdim demiş. Bizde düzen böyledir, erkek gibi sorumsuz bir kız, sorumlu ve düşünceli küçük adam. Biraz yanlış olmuşuz taa en baştan. 


Çocuk, kardeşimden başka bir çocuk, bu yazı gittikçe sen askerdeyken yazdığım sayfalara benzedi, nereden başlayıp nerede bittiği belli olmayan beyin akıntıları, ama sen onları hiç okumadığın için bir fikrin yok. 

Ne diyorduk, ben korkuyorum, bugün ilk kez korkmaya başladım, ne olacağını gerçekten biri söylesin istedim, ben belirsizlikten nefret ederim, hep bilmek, kontrol edebilmek isterim. Hayatımın geri kalanında hangi maskeyi takacağımı ve kimden ne kadar saklanacağımı bilmek istedim. Ama her zamanki gibi cevaplar zamanda. Zaman sabırlı bir yetişkin gibi, ben hala telaşlı bir çocuk. Sevmek istiyorum, almak, yapmak, oraya gelmek, oradan gitmek, özgür olmak zamandan insan olmaktan bile bağımsız, ama ilk kez bu kadar kapana kısılmış, gözlemlenir hissediyorum. 

Zaman dursun, şimdi sadece dumanım tütecek, biz bekleyeceğiz, her kim yoldaysa..


2 yorum:

  1. "ağır cümleler eskitir ömür
    ve ömür dediğin, bazı dillerde hala çocuktur
    bazen kırılan oyuncakların bile ağlaması duyulur
    ve ağlamak, aslında yerine göre yalnızlıktır"

    YanıtlaSil
  2. ve susmak yerine göre bir haykırıştır.. demek geldi içimden

    YanıtlaSil