8 Ekim 2011 Cumartesi

Julie&Julia

Ben yemeklerin fotoğrafını çekmeye başladıktan ve bu food diary meselesinden sonra bir arkadaşım bana Julie&Julia'dan bahsetmişti. Yakalayıp seyretmek bu keyifli cumartesi sabahı olacakmış. Seyrettikçe acıkıyorum. İtiraf etmeliyim, mutfakla salon arasında gidip gelirken filmin bazı sahnelerini kaçırmış olabilirim. Siz izlemeye karar verirseniz, yanınıza tatlı, tuzlu, ekşi, sıcak, soğuk ne varsa alın ki filmi izlerken yorulmayın. 

Julie&Julia gerçek iki öykü üzerine kurulmuş, paralel gibi gözüken ama aslında farklı 50 yıllık süreçlerde geçen bir film. Merly Streep Paris'e hayran olup, oradaki Amerikalı kadınlara fransız yemeklerini öğretmek isteyen bir kadın. Amy Adams ise Streep'in yazdığı kitaba ve ona hayran biri olarak, hayatına bir anlam katmak için bir blog açıyor ve kitapta yer alan her tarifi bir sene içerisinde tamamlamaya çalışıyor. Ve beklenen oluyor, blog en çok okunan üç blog arasına giriyor ve tabii ki 90 yaşında olan Julia Child da ondan haberdar oluyor. 


Yemek yemeye ve pişirmeye tutkun iki kadın, bir kitap aracılığıyla birbirleriyle adeta konuşmaya başlıyorlar. Ben açıkcası ikisinin de eşleri yerinde olmak isterdim. "Hayatım yemekte ne var?". 


Bu yumurtayı biz Türklerin yaptığı gibi bir cezveye atmak ya da yağda yumurta dediğimiz, tereyağı üzerine kırılan (ki ben bunu şekerli yerim) tarzlarının dışında ustaların yumurta haşlama tarzını biliyor musunuz? Kolay olduğunu söyleyemeyeceğim. Egg Benedict'in üstündeki yumurtaları düşünün. Sarısı bir sürpriz gibi beyazının içine saklanmış. İşte bunu elde etmek için  kaynamış suyun içine yumurtanızı kırmanız ve daha sonra etrafta kalan beyazını karıştırmanız gerekiyor. Tam olarak haşlandığında kaşığa dağılmadan gelecektir. Denemek istiyorum diyorsanız buyurun, eminim size yardımcı olacaktır. Julia'nın da dediği gibi yumurtalar mutlaka taze olmalı. Ki bu şu an benim bunu evde denemememin tek sebebi ;) 


Bu ilham perileri eşliğinde ben bu sabah ne yedim? Lor ve beyaz peynir karışımıyla yapılan börek (yanında rokfor yerseniz alın size üç peynirli börek oluyor) ve annem ve benim son favorilerimizden "Meyveli yoğurt". Yumuşamış elma ya da şeftalileri kullanabilirsiniz, onları doğradıktan sonra biraz yoğurt biraz da çilek marmelatı. Güne daha tatlı ve hafif bir başlangıç olamaz. 


Merly Streep'in Julia'ya ne kadar benzediğini görmek istiyorsunuz, işte son zamanlarda bir gazetede de resmini gördüğüm gerçek Julia.. 


Bitirmeden söylemeliyim ki, ben gerçekten sevgililer gününü önemsiyorum. Doğumgünleri, yıldönümleri ve her ne günleriyse. Hayatın karmaşasında yok olduğumuz her günde bunlar insanlara yük değil, hayatı kolaylaştırıcı hatırlatmalar ve bütün bir senelik beklentilerden kurtaran her gün kadar kısa ya da uzun günler. 365 gün hiçbir şey yapmayanlar için şu bir günleri de aşağılamak bana tembellik geliyor, siz bilirsiniz. Filmi izlerseniz neden bunları söylediğimi anlayacaksınız.




"If it is Saturday, you should dance and sing (loudly on the streets)"

2 yorum:

  1. bu filme bayılırım...

    YanıtlaSil
  2. senin döküm tencere merakın bu filmden geliyor ben anladım, bir gün beraber oturup seyredelim

    YanıtlaSil