17 Mayıs 2012 Perşembe

Araftan Boğaziçi'ne veda.. Gitmesem..Gitmesek..

Küçük bir kız yaşarmış Boğaziçi'nde..
Daha ilk geldiği gün gibi..
Heyecanlı ve hafif ürkek..
Ama bu sefer diplomalı..
Diplomalı bir umutlu..


Ne zamandır arafta yaşıyormuş gibi hissediyorum. Bir düzine veda kapıda bekliyor; ama iş, güç, staj, yeni hayat derken kendime geldim. İnsan kendi değerini galiba en çok bir balık gibi koca okyanusun ortasında debelenirken anlıyor, can havliyle kendimi sevmeliyim diyorsun. Sen nasıl hissedersen karşındaki öyle hisseder, seni öyle görür değil mi? 

Kocaman bir 5 sene. Hiç bitmez sanırken, haftaya hayatımda belki son kez öğrenci olarak o sıralara oturacağım. Dün defterlerime baktım, bir daha kullanıcak mıyım defter? Yoksa ajanda mı artık mesele? 

Beş senede ne kadar güldüm, ne kadar ağladım, ne kadar eğlendim, ne kadar delirdim, ne kadar isyan ettim, ne kadar şanslı oldum? Esasen çeteresini tutmadım, gözlerime bakın, yaralarım gözyaşlarımla sizleri selamlıyor. Canımdan can kopardılar, büyümek zormuş, o yüzdendir "sen eskiden" cümleleri hala kulaklarımda, siz bunu demekten alamıyorsunuz kendinizi. Evet, ben eskiden, ben, çok eski, çok eski bir zamanda, insan dediğin yerinde saymıyor, birileri senden çalıyor, ekliyor, buyrun bu yeni model.. Ben..

İçimde bir şey düğüm düğüm, şair gitmek mi daha zor kalmak mı demiş ama, gitmek zorundayken gidememek daha da zor. Kol keser gibi anıları bunu saklamayacağım deyip bir köşede unutulmaya bırakmak. Hayal kırıklıkların hiç olmamış, kimse gözünün içine bakıp yalan söylememiş gibi bir yıllıkta ya da yeni nesil linkedinde adını gördüğünde ondan iyi biriymiş gibi bahsetmek, hiç tanımadıkların tanıdıkların, tanıdıklarından tanımadıklarından gibi bahsetmek. Zor..

Bazen mesele ayakta durabilmektir, zararı hesaplamayacaksınız.

Çok çalıştım, başarısız olmayı dibine kadar hissettim, yeri geldi aptal diye bağırdım kendime, sen bu okulu nasıl kazandın, nasıl anlamazsın bunu diye vurdum kendime. Utandım, çekindim, öğrendim, başardım, mutlu oldum, kendi kendimi övdüm, Boğaziçi'nde başarının başkası için değil sadece kendin için olduğunu öğrendim. Hırslarımı arkadaşlıklarımın arkasına saklamayı, önce kendim sonra yanımdaki için sevinmeyi öğrendim. 

Biz aynı yarışta olmaktan, sağımızda koşandan arkamızda ya da önümüzde koşan kadar gurur duyan atlarız.. Malesef ve iyi ki öyleyiz. Biz Boğaziçiliyiz, iyi olmayı bazen yanındakinin iyi olmasından daha az önemseriz. 

Güvenmeyi öğrendim mi? Hayır, insanları olduğu gibi kabul etmeyi, öylece saygı duymayı ya da duymamayı alışkanlık edindim. Benden istiyorsun ama hakettin mi diye sormayı kendime bağıra çağıra söyledim, sonunda baktım, hiçbir şey vermez olmuşum kimseye. 

Ama en çok sevdiklerimi burada kazanmışım, mutluluktan hep burada ağlamışım, hayatta unutmam dediklerim, hala kahkahalarla hatırladığım anları burada yaşamışım. Kimsenin suratına bağırarak demedim "Ben Boğaziçiliyim" diye. Ama bugün giderken artık, bunun ne demek olduğunu daha bir farkındayım. Biz bu okulun bir öğrenci olmak için nasıl çok çalıştıysak, mezun olmak için de bir o kadar emek verdik. Bu yüzden ki, o kepi atarken hepimizde sulu gülücükler olacak. Bir de ben nedense mutlu olunca ağlayan bir moron olduğum için, bakalım o gün ne olacak? 

Her sayfanın sonunda bir hesap yapacak olsaydım, yeni bir ben lazım artık, bu beş yılın tatlısı pek bir tatlı, acısı hala yüreğimde. Şimdi gülümseyen anılarım benimle geliyor, ağlayanlar ise onlar hiç olmadılar gibi yapmalı artık! 

Ben o diplomayı alırken hayatın en sancılı sınavından mezun oldum. Huzuruma, huzursuzluğuma savaş açtım, kendinden başka hiçbir şeyi gözü görmeyen küçük insanların dünyasında kendi minicik dünyamı korudum.  

Ben başardım.. 

Bunu demek şu an bana yetiyor, ya sonrası? Şu an ya sonrası demediğim bir yerde, dimdik, eskisinden daha güçlü duruyorum, biliyorum her şey daha güzel olacak, çünkü ben büyüdüm, küçülerek büyüdüm, insanlar küçüldü, değersizleşti, söndü, siz yaptınız, bencillikleriniz, dar görüşlülüklerinizle, siz kaybettiniz, kayboldunuz..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder