25 Mart 2012 Pazar

Geldiği değil de gittiği gün hatırlanır hep..

Siyah-beyaz fotoğraflarımdan sıkılanlar için küçük bir hediye sayılabilir bence..


Kendileri evimin ilk canlı çiçeği olurlar, o yüzden pek bir özel ve güzeller benim için. Ne zamandır baharı kendime hatırlatmak için istiyordum, ama bir türlü alamamıştım. Ablam sabah kahvaltısına elinde çiçeklerle gelince çok sevindim. Evde çiçek fikrine çok sıcak bakan bir insan olmadım hiç, taki geçen yıla kadar. Özel bir gün için benim çok sevdiğim kırmızı çiçek eve geldi, ve onun bir köşede durması değil de bana arkadaşlık etmesi gerekiyordu aslında. Hergün sulandı, eve gelemeyeceğim zaman banyoya hem hava alsın, hem de güneş gelsin diye transfer edildi. Arada daha da bol hava almak için mutfak ziyaretlerini de söylemem lazım. Önce her yaprağı döküldüğünde bir kitabın arasına koydum, sonra dökülen tomurcuklarını tekrar toprağına gömdüm. Bir kere çöp poşetini bile gördü, bir saat sonra kapıdan içeri aldım, ağlıyordum, ya gitseydi?


Benim çiçeklerle konuşma durumum o zamana dayanır. Evden taşınırken onu attım, eğer bir gün o solarsa, son tomurcuk da düşerse çok sevdiğim bir şeyin biteceğini düşünüyordum, benim için bizim ömrümüz onun ömrü kadardı, hepimiz sona geldik. Hala o çiçekten gördüğümde geldiği günü değil de gittiği günü hatırlıyorum evden. 10 çöp poşetinin birinde o da vardı, en sevdiğim, son 10 ayımın en kadim dostu. İlk o zaman anladım insanlar çiçekleri neden sever, neden bakar çocuk gibi?


Çiçek benim sevgilimdi. Belki başkası için özlediği bir dost, kızı, oğlu, annesi..
Bu seferki çiçek sadece bahar kutlaması ve onunla beraber gelen güzel ne varsa, ben hazırım, bekliyorum deme şeklim..


Bol çiçekli pazarlar..

1 yorum:

  1. Kuruttuğum çiçekleri bi düşündüm de hüzünlendim şimdi; kurutmak derken defter arasından bahsetmiyorum maalesef... Ama senin ufaklıklar mükemmel açmış Mervecim, belli bu bahar çok eğlenceli geçecek:)

    YanıtlaSil