Karadeniz'e gidilip et neden yenir diye düşündüğünüzü biliyorum ama bu meşhur tandırcıyı duyunca kendimizi tutmamız mümkün olmadı. Samsun'un tam göbeğinde, PTT'nin olduğu sokak üzerinde İkizler Tandır hayal ettiğinizden daha da büyük bir lezzet sunuyor. İster pilav üstü, ister sade, yedikçe daha da fazla yiyesiniz geliyor. Et yemeyen arkadaşım bile ikinci tabakta oldukça hevesliydi.
Akşam için durağımız Cemo'nun Yeri Pamuk Kardeşler'di. Samsun'da her yerde rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Nitekim gittiğimiz her yer fulldü. Daha masaya oturduğunuzda midye dolma, salata, peynir sizi bekliyor. Sonra mezelere geçmeden Karadeniz'e özgü olan kavurma turşu ve mısır ekmeği geliyor. Yanda gördüğünüz şişte hamsi. Biz bir şiş geleceğini düşünürken ye ye bitiremedik ama inanılmaz lezzetliydi. Pul biberin hamsiye bu kadar yakışacağını düşünmemiştik.
İstanbul'da yediğiniz somon fümeleri füme zannediyorsanız yanılıyorsunuz, bu kadar lezzetlisini hiç yememiştim. Tabii mor soğandan çıkan dumanlar da işin lezzetini oldukça arttırdı ama söylerken düşünmek bir hataymış.
Mısır ekmeği sıcak olarak ikram ediliyor. Önce ekmeğe benzetemiyorsunuz, bu ne acaba diye bakıyorsunuz, yemeye başladığınızda bunu niye başka bir yerde yiyemiyoruz diye sormaya başlıyorsunuz. Sonrasında yenen palamutun ne kadar lezzetli olduğundan bahsetmeyeceğim.
Restorant ile ilgili tek eleştirim, bir çok şeyin siz istemeden sofraya gelmesi ve sonra sizin karşılaştığınız sürpriz hesap. Sonda ikram edilen kabak tatlısı anneminki ile yarışırdı. Ellerine sağlık. Son bir eleştirim tereyağlı karideslerin gerçekten tereyağının içinde yüzüyor olmasıydı, koku müthiş ama yüzmeden de aynı lezzete ulaşabiliyorsunuz.
Pazar günü durağımız Ünye'ydi. Mekanımız Çakırtepe Pelitpark. Yediğimiz her şey on numaraydı. Özellikle Samsun'da yediğimiz pideye göre, Karadeniz pidesi budur dedik. Yandaki kiremitte kavrulmuş turşu. Alışık olmadığımız belki içinde fasulye olması. Yanında ne yerseniz yiyin, müthiş eşlik ediyor.
Ben her zaman kıymalı pide taraftarıyım. Yumurtasına batıra batıra yedim, biliyorum çok gözüküyor ama size yediriyor. İstanbul'da böylesini yedim mi bilmiyorum, ama tadı damağımda kaldı.
Benim için gezinin yıldızı Kiremitte Çırpma idi. Beyaz peynir, kaşar peyniri, çökelek, yumurta ve maydanoz ile yapılıyor, yanında lavaş ile servis ediliyor. Kahvaltı için ideal ama biz öğlen yedik.
Son anda sütlaç ister misiniz diye sormasalardı çok üzülecektim. Anneannem çok güzel sütlaç yapardı, bu pirinci bol olan bir sütlaç değildi ama fındığı ve hafif yanığıyla çok lezzetliydi. Gördüğünüz gibi ben fotoğraf çekene kadar neredeyse yarısını yemişler!!
Karadeniz'de çay için süzgeç kullanmazlarmış. Önce evde aradık, sonra baktık gittiğimiz hiçbir yerde süzgeç kullanılmıyor. Gerçekten tavşan kanı dediğimiz ve çok güzel çaylar içtik. Ki ben çayı çok seven biri de değilim.
Gezinin tamamı durun daha fotoğrafını çekmedim demekle geçti. Yine de kontrol etmeyi başardım. Rakı içmenin Karadeniz'de ne kadar keyifli olduğundan bahsedip sizi üzmeyeceğim. Hala gitmediyseniz, yemekleri bir kenara bırakın ama dalgaların sesini dinlemek, yeşil ve mavinin tonlarını görmek için, bulutlar karardı mı her yeri nasıl isin kapladığını görmek için gidin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder