Belki politikadan,sağdan,soldan,değerlerden hiçbir şey anlamıyoruz.
Belki kendi rahatımız yerindeyse dünya yansa umurumuzda değil.
Belki gazetelerin önce spor(erkekler),sonra magazin(kadınlar) bölümlerini okuyoruz.
Belki haberleri seyretmek yerine diziler başlayana kadar başka şeylerle zaman geçiriyoruz.
Belki siyasi romanlar okumak,bakış açımızı genişletmek yerine aşk ve bilim-kurgu romanları okuyoruz.
Belki belgesel seyretmek yerine 3 sezon dizi seyrediyoruz.
Belki bir öğrenci okut, Somali'ye yardım et diyen kampanyalara aa ne güzel deyip, kafamızın arkasına atıyoruz.
Belki de biz biziz ve böyleyiz ama bu tepkisiz olduğumuz anlamına mı geliyor?
Hayır, kadına şiddete, hukukun kaybolup gidişine, şikeye, yalan dolana, Ergenekon'a, Balyoz'a, teröre, dağdakine, sınırdakine, hapistekine, telefonun başındakine, o kırmızı koltuklarında oturanlara, cenazesini taşıyana da, 7 kişiye mezar olan o banyoya, Wall Street'e, kapitaliste, komuniste, sağa, sola, liberale, muhafazakara tepkimiz var.
Hala dinlemeyenler Rutkay Aziz'in Altın Portakal'daki konuşmasını lütfen dinlesinler. Bu sene festival hem kadın teması ile yola başladı hem de 80 darbesi nedeniyle yarışma şansı dahi bulamayan filmler, yönetmenler, oyuncular ödüllerine kavuştular. Olması gereken oldu kısacası. Biz biraz o zamanki farkındalıkların özlemini çekenler duygulanmışlardır.
Sanki dırdır yapan bir kadın var sürekli, biz de karşısında atletiyle oturan bir erkek, ne onu ne insanlığını, ne derdini duyuyor, umursuyoruz. O kadın arada çok önemli şeyler söylüyor, kulaklarınızı azıcık açın, çok değil. Ben ölüyorum, o yanıyor, onun karısı öldü, o tutuklu diyor. Duyuyor musunuz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder