Bugün için aslında kafamda Sivas93 olaylarını yazmak vardı. Ama sanırım ben bile şu an sizlerde sürekli eleştirdiğim farkındalıklardan o kadar uzak ve kendime dönüğüm ki. Aynaya bakıyorum, ve sadece çok uzun zamandır üzgün, yüzünde onu hep yaşından çok çok küçük gösteren ifadenin kalan onda biriyle idare etmeye çalışan, artık gözyaşıyla akmayan fondoteni bulmuş kendini 30 yaşında, sanki bir çok treni kaçırmış ve ne yapsa bir şeylerin geri dönüşü yokmuş gibi hisseden bir cadı görüyorum. Aklı hep iyiliğe çalışıyor, hani Sertab'ın bir şarkısı var ya, uyuyup uyanalım, ben artık uyuyunca önceki gün olanları unutuyorum. Kırgınlıklar, tutulmayan sözler, kocaman laflar ile dolu olan çantam, artık taşınmıyor. Ertesi güne boş bir tane ile başlıyorum, nasıl olsa o da doluyor. Yazıyorum, çünkü ben bir senedir mendile değil hep klavye tuşlarına gözyaşı döküyorum. Zaten büyük olan burnum, daha da büyüyor ama mühim değil. Kendimi saklayabildiğim kadar saklamaya çalışıyorum ama Gayrettepe durağında metrodan inmek bile bütün günümü altüst edip, karşımda her kim varsa ahh canım kıyamam sana demesine engel olmuyor. Evet insanlar bana hep kıyamıyorlardı, kıyamadılar da ne oldu? Sözler verdiniz de ne oldu, siz özür dileyince unuttum mu ben? Herkes bir dev aynasının önünde, içinde olduğu durumun bile farkında değil, yaşadığının farkında olamayacak kadar tepkisiz. O kadar mutluyum ki, evet ben sen değilim hissedebiliyorum, her an hissedebiliyorum, insan gibi. Hissettiklerimle büyüyorum, sen hissetmediklerinle her an küçülüyorsun.
Bir lacivert bir de siyah elbisem var yeni yılı karşılamak için, hala ağacın ışıklarını yakmadım. Tek bir dileğim var, bu sefer onikide ağlamamak. Diğeri gerçek oldu, RHCP İstanbul'a geliyor.
Bu klavye artık çok ıslak. Ve bu yazıyı sadece arayan bulabilecek. Sosyal medyanın acımasız ağlarında dolaşmayacak. Evet bir bakıma siz sadık okuyucuları sınıyorum. Ve şu an gerçekten hiçkimse umrumda olmadan sadece ağlayarak rahatlamak için bu yazıyı yazıyorum. Hatta bitti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder